Yıl 1995. Liseyi bitirdikten bir yıl sonra üniversitenin kapısından adımımı attım. Jeoloji ilk tercihlerim arasında olmamasına rağmen yinede isteyerek yaptığım bir tercihti. İyiki de seçmişim bu mesleği diye düşünüyorum şimdi.

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nü 2000 yılının Mayıs ayında bitirdim. Eylül 2000 tarihinde DEÜ Fen Bilimleri Enstitüsü'nde "uygulamalı jeoloji" üzerine yüksek lisansa başladım. Halen yüksek lisans eğitimimi sürdürmekteyim. Okul süresi boyunca Işıkkent - Rasathane civarının ve Kemalpaşa - Dereköy çevresinin jeolojik incelemesini grup çalışması olarak gerçekleştirdik. Staj kapsamında Selçuk - Şirince ve Gölmarmara yörelerinin jeolojik incelemesini ve bitirme projesi kapsamında ise Alaşehir - Kula arasında kalan bölgenin jeolojik incelemesini gerçekleştirdim. Kemalpaşa yöresinde gerçekleştirdiğimiz grup çalışmasında grup olarak kamp birinciliğini elde etme başarısını gösterdik. Ayrıca ben de kamp birincisi seçildim.

Bir arkadaşım jeologların iki şeyi çok iyi yaptıklarını bildiğini söylemişti: briç oynamayı ve içki içmeyi.. Eh, haksız da sayılmaz hani. Jeologların özelliklerinin bunlarla da sınırlı olmadığını kanıtlamak bize düştü galiba. Ben ve arkadaşlarım rahatsız(!) tiplerdik. Baktık koskoca üniversitede öğrenci girişimiyle kurulmuş bir tek öğrenci topluluğu yok! Bizde hemen kolları sıvadık ve defalarca kez tüzük yazmak zorunda kalarak rektörlüğe "jeoloji topluluğu" kurmak için başvurduk. Bu topluluğu kurmamız kolay olmadı. Daha önce böyle bir girişimle karşılaşmadığı için rektörlük hazırlıksız yakalandı ve yeni yönetmelikler çıkarmak zorunda kaldı. Böylece Jeoloji Topluluğu'nunun açtığı kapıdan başkaları da yararlandı. Birçok yeni öğrenci topluluğu kuruldu.

Jeoloji Topluluğu (JEOT) işler duruma geldikten sonra pek çok etkinliğe imza attı. Bergama'daki siyanürlü altın işletmeciliği ile ilgili panel düzenledi.. Ders gezilerini organize etti.. Konaklamalı kanyon keşif gezileri düzenledi.. Yaptığımız gezilerde Efes'teki muazzam fay aynasını, Kula'daki volkan konilerini, sıcak su kaynaklarını, Kula evlerini, Ortaklar'daki lokomotif müzesini, Afrodisias antik kenti ve Sard antik kentlerini görme imkanını bulduk (bkz. fotoğraf albümü).. Öğrenci arkadaşlarımıza saha defteri ve çekiç temin ettik.. Tek dileğim bizden sonra da topluluğun yaşaması ve öğrenciler için etkili bir güç haline gelmesi.

Jeoloji, yani yerbilimi. O kadar geniş ki jeolojinin çalışma alanı: depremlerden (tektonik) volkanlara (volkanoloji), maden yataklarından hidrojeolojiye, jeokimyadan petrol ve kömüre, zemin incelemelerinden mühendislik jeolojisine, paleontolojiden petrografiye, mineralojiden yapı hammaddelerine, kilden mermere kadar pek çok konu jeolojinin çalışma alanı içerisine girmektedir. Stajımı ve bitirme projemi Menderes Masifi'nin metamorfik kayalarının petrografisi üzerine yapmış olmama rağmen yüksek lisansa uygulamalı jeoloji alanında başlamamın sebebi hem akademisyen olarak üniversitede kalmaktan vazgeçmiş olmam, hem de 17 Ağustos depreminden sonra zemin etütlerinin gerekliliğinin bir kez daha ortaya çıkmış olmasıdır.

Ne oldu 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinde? Bu depremlerinden sonra Türkiye'nin pek çok ayıbı orta yere döküldü! İmar yasasında değişikliği öngören, jeolojik zemin etüdünü zorunlu kılacak yasa tasarıları on yıllardır mecliste reddediliyor ve sürüncemede bırakılıyordu. Fakat doğa öcünü aldı! Ve bizler bu ihmali, bu aymazlığı çok pahalıya ödedik. Resmi olmayan rakamlara göre yüzbinin üzerinde ölü ve altından kalkılması oldukça zor olan ekonomik kayıplar... Bu gibi felaketlerin bundan sonra yaşanmaması veya en hafif biçimde atlatılması için jeolojik zemin etütlerinin gerekliliğini nihayet anladık!